Türkiye'de Elektrik Üretim ve Tüketim Rakamları Açıklandı
İstanbul Barosu, Sazlıdere Havzası'ndaki Yapılaşmaya Dikkat Çekti
04.09.2025 - Perşembe 08:23
Haber: Beril KALELİ/Kamera: Altuğ EKEN (İSTANBUL) Kanal İstanbul projesi kapsamında yapılaşmaya açılan ve 19 Mart sonrasında inşaatların hız kazandığı, İstanbul'un en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Sazlıdere havzasına keşif gezisi gerçekleştirdi. Gezi sonrasında havzada yapımı devam eden TOKİ inşaat alanı önünde açıklama yapan İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, Türkiye'nin Montrö, Barselona ve Bükreş sözleşmelerinin üçüne de taraf olduğunu anımsatarak, "Bu üç sözleşme, yalnızca Türkiye için değil, insanlık için de bir sorumluluk ve koruma yükümlülüğü doğurmaktadır" dedi, uluslararası risklere dikkat çekti.1 Eylül itibarıyla başlayan 2025-2026 adli yılı için "çevresel adalet"e vurgu yapan İstanbul Barosu, yapılaşmanın hızlanarak devam ettiği Kanal İstanbul proje alanında yer alan Sazlıdere havzasında gözlem ziyareti gerçekleştirdi. İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile Yönetim Kurulu üyeleri ve baroya üye avukatlar, baraj kıyısında gerçekleştirdikleri yürüyüşle havzadaki yapılaşmaya ilişkin gözlemde bulundu. Yürüyüş sırasında İstanbul Barosu Çevre, Kent ve İmar Hukuku Komisyonu Başkanı Gülay Çolak Çalışkan, Kaboğlu ve beraberindeki avukatlara havzanın durumuyla ilgili bilgi verdi. Yürüyüşün ardından İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, Sazlıdere'ye ilişkin açıklamada bulundu."Gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını doğrudan tehdit etmektedir" Kanal İstanbul projesi kapsamında yapımına başlanan ve havza içinde yer alan TOKİ konut projesinin şantiye alanı önünde açıklama yapan Kaboğlu, "Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuki sistemi yalnızca bugünün değil, gelecek kuşakların da haklarını koruyacak bir yapı olmak zorundadır. Buraya yapılacak olan her doğal olmayan müdahale, gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını doğrudan tehdit etmektedir" ifadelerini kullandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzeninin aynı zamanda ekolojik bir anayasa düzeni olduğunu belirten Kaboğlu, "İmar Kanunu, Çevre Kanunu, Köy Kanunu, Maden Kanunu gibi birçok temel yasa, Türkiye'nin ekolojik anayasal düzeninin parçasıdır" dedi."Burada kesilecek her ağaç, yok edilecek her doğal unsur, Türkiye'nin ekolojik anayasal düzenini tehdit eder" Çevre hukukunun evrensel ilkelerinden biri olan geriye götürülmezlik ilkesine vurgu yapan Kaboğlu, "Bu ilkeye göre; bir kez zarar gören doğal alan, eski haline döndürülemez. Bu nedenle burada kesilecek her ağaç, koparılacak her çalı; yok edilecek her doğal unsur, sadece doğayı değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekolojik anayasal düzenini tehdit eder" diye konuştu.Montrö, Barselona ve Bükreş sözleşmelerinin aynı anda uygulanması Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin de ekolojik anayasal düzenin bileşenleri olduğunu belirten Kaboğlu, Türkiye'nin, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Barselona ve Bükreş sözleşmelerinin üçüne de taraf olduğunu anımsatarak şöyle konuştu: "Dünyanın başka hiçbir bölgesi yoktur ki, burada olduğu gibi üç önemli uluslararası çevre sözleşmesi aynı anda uygulanıyor olsun. Bu üç sözleşme, yalnızca Türkiye için değil, insanlık için de eşsiz bir sorumluluk ve koruma yükümlülüğü doğurmaktadır. Bu nedenle, Sazlıdere bölgesi, hem yerel hem uluslararası düzlemde ekolojik, tarihi, kültürel ve stratejik bir değer taşımaktadır. Ulusal ölçekte, yerel ölçekte ve uluslararası ölçekte karşı karşıya olduğumuz riskleri bugünden görmeli ve önlemlerimizi derhal almalıyız.İstanbul Barosu olarak 'Mahkemede adalet, toplumda adalet, çevrede adalet' hedefimiz; herkes için, her zaman, her yerde hukuk istikametimizle tamamlanmaktadır. Bugün burada, Sazlıdere'de bulunmamız işte tam da bu nedenle tarihseldir"